Yine uykusuz bir gece de öyle mal gibi boş boş otururken yine aklıma geldi.Allahım çok özledim İngiltere'yi!Durup durup beni oraya geri yollayın diyorum.Hani şuan hiç bir eşya almadan böyle olduğun gibi hemen atla gel seni yolluyoruz deseler yemin ederim tek bir kez bile düşünmem!O derece.Ben de çareyi ordaki anılarımı buraya yazıp böyle hatırlayıp moral bulmakta buldum.
İlk gün ilk saatten başlayacağım yazıya.Uçak! Bengi'yle havaalanında buluşmuştuk ve hala dank edememişti bize.2 kız bir başımıza lanet olasıca bir senenin ardından İngiltere'ye gidiyorduk.Ef sa ne!Zaten 1 aya yakındır Bodrum'da birlikteydik ama bu başkaydı.Uçağa bindik arkamıza yaslandık ''oğluuuuum laaaan gidiyoruz!'' eşliğinde derin nefesler başladı.Yanımıza amerikalı tonton bir amcamız geldi.Keyifler gıcır.Uçağın ilk kalkış anındaki o mutluluk,o keyifte başka bir şeyde yoktur.Uzun bir yolculuğun ardından, merhaba Heathrow! O güzel havaalanı.Heyecandan resmen geberiyoruz haliyle.AB'ye üye olan ve olmayan ülkelerin girişleri farklı yerlerden olmasına uyuz olduk güzel küfürler ettik orası da ayrı.Her neyse en son pasaport kontrollerinden geçer iken bengiden bi anda şu ses yükseldi ''Naomi Campbell laaan !!! '' Bir dönerim ki ilerden beyazlar içerisinde 2 metrelik bi ablam yürüyüp gidiyor.O nasıl bir vücut ben hala anlamadım naomi harbi naomi'ymiş yani.Kaç yaşında kadın beni cebinden 1000 kez çıkarır çok büyük saygı duydum.
Son işleri de hallettikten sonra otobüslere gittik.Şansımıza araba bozulmuş abi :D Gatwick aktarmalı farklı bir otobüse binmek zorunda kaldık.Neyse Brighton'a ulaştık sonra taksiye bindik ve gidiceğimiz adrese ulaştık.Ev sahipleri Holly ve 4 yaşındaki oğlu Sonny'yle tanıştık.Biz hala nerede olduğumuzun farkında değiliz.İlk günler yemek konusunda sorun yaşadık.Bengi tam bir etobur,et ver yaşasın yani başka bir şey istemez.Bense görüp görebileceğiniz en yemek sorunlu insanım.Ve Holly vejetaryen ,evine de et sokmuyor.Sürekli sebze.Ben ağzına sebze koymayan bir insanım.Neyse sonradan bu problemlerimiz çözüldü neyse ki.Bengi'yle okula gidip gelmeye başladık.Brighton'ı keşfettik.Kah sahile gidip dolandık,fotoğraf çektik kah sarayın bahçesine gidip orda eğlenen insanları izledik kah marinaya gittik film izledik sıcak çikolata içtik.Ama çoğunlukla yaptığımız şey churchill square'e gidip alışveriş merkezinde mc donalds'a çöreklenip internetinden havasından suyundan hamburger patateslerinden faydalanmak oldu.Sonra bir gün Londra'ya gidip haftasonunu orda geçirme kararı aldık.Yaptığımız hem en kötü hemde en iyi şeydi sanırım.Bir insanın 2 günde daha fazla yorulabilmesi im kan sız!Gezilebilecek milyonlarca yer ve kısıtlı zaman vardı.Hepsini aynı anda yapmaya kalkınca canımıza okundu.Buckingham palace,london bridge,oxford street,madame tussauds,harrods,hard rock cafe derken ki her birini gezmek normalde 1 gün sürebilir ayaklarımız artık kopucak konuma geldi en son ikimizde ağlamamak için kendimizi zor tutuyorduk.Green Park'ın banklarından birine attık kendimizi sızmışız orda.Bir süre sonra hava iyice kararınca dedik kendimize bir ev bulmamız lazım.Hayır bir şey olucağından değil kimsenin dönüpte baktığı yok orası da ayrı.O konulara sonra geleceğiz.Holly'de o haftasonu londrada bir arkadaşında kalıyordu bize istersek onun kaldığı yerde kalabileceğimizi söyledi.Biz de onla konuşup evin adresini aldık.Bu arada bu geçen zamana kadar elimizde haritalarla dolaştık.Hiç bir yeri bilmiyorduk,nasıl gideceğimizi,nerede olduğunu vs. tamamen bilgisizdik , bu durum bazen insanı çok geriyor.Hele o kadar yorgunluğun üstüne gerçekten acı verici oluyor.Ev londra'nın biraz sorunlu kesimlerinden birindeymiş.Bu riots olaylarının patlak verdiği kısımlardan biri.Metrodan indikten sonra telefonlarınızı görünmeyecek bir yere koyun elinizde taşımayın diye mesaj attı Holly.Tabii ki yusuf yusuf yürümeye başladık.Otobüse bindik inilcek durakta indik sonra biraz yürümemiz gerekiyordu.Tam olarak sokağı sormak için bir markete girdik.Adamdan da türklük akıyor.Emin olamadık önce sonra aksanını duyunca 'Abi türk müsün?' dedik haliyle.Aman nasıl mutlu olduk anlatamam yurdum insanı görünce.Adam sağolsun yolu tarif etti ve eve gittik.Holly ve arkadaşıyla biraz konuştuktan sonra kıvrıldık salonda uyuduk sabahta erkenden çıktık yine koyulduk yollara.Benim kuzenimin yanına gittik.Bize sucuk,sucuklu yumurta tarzı türk işi yemekler yedirdi,allah zevkten ölüyoruz tabii ki.O kadar haftadan sonra türk yemekleri çok güzel gitmişti doğrusu.Dönüş biletlerimizi aldık tekrar dolanmaya başladık ve otobüs saatinde de otobüsümüze atlayıp Brighton'a geri döndük.Kalbimiz Harrods ve Selfridges'te kalmıştı.Eeee 2 kızız canım napalım yani alışverişi az biraz seviyoruz.Biraz,azıcık yani çok bi' şey değil valla bak.Ve tabii ki muhteşem undergroundları.Böyle bir ulaşım sistemi yok.İnanılmaz kısa bir sürede şehir içinde istediğin her yere gidebiliyorsun.Ha bu arada her yerden Türk fışkırıyor orası da ayrı.Sadece Londra değil Brighton'da da durum bu.Ve konuşmalarına gerek yok,100 metre öteden tanıyabilirsiniz.Allahım akıyor resmen!Bariz ben burdayım ben Türk'üm diye çığlık atıyorlar.Her neyse bu kısmı da sonra anlatıcam.Ulaşım sistemlerine hayran kaldım gerçekten.Brighton'a döndük.Brighton'da en büyük keyfimiz eve döndükten sonra paspal paspal giyinip abur cuburlarımızla (sizi çok özledim walkerslarım) 2.80 yayılmaktı.Akşam 10-11de enerji geliyor,haydi kalk gidiyoruz diyorduk birbirimize.haftaiçi ve cumartesi geceleri partiler düzenleniyordu.Onlardan kulağa hoş gelenleri seçip gidiyorduk.Baya komik insanlarla tanıştık.Mesela Leandro!Portekiz'li bir arkadaşımızdı kendisi.Ha bengi'yle gidip böyle saatlerce dans ederek koptuğumuzu falan düşünüyorsunuz değil mi?Yok öyle bir dünya bir köşede oturup yada durup insanları izliyorduk sapık gibi.Changed the way you kiss mi çalınca 2 oynayıp aynen eski moda dönüyorduk.İnsanlarda siz niye böylesiniz diye yanımıza geliyordu.Böylece baya insan tanıdık.Onlardan biri de Leandro.Gelip yanıma oturdu adımı öğrenmek istedi konuşmaya başladık arkadaşıyla tanıştırdı.Boyunlarında şu hawaiide dansçı kızların boyunlarına taktıkları şeylerden vardı.Leandro'yla Türkiye hakkında konuşurken(bkz: gece klübünde ülkelerden konuşma,bu da bizim tarzımız) arkadaşı isyan etti.Meğerse yavrucağımı gece boyunca gay sanıp yanına gitmişler.Ona bunun boynundakinden kaynaklanıyo olabileceğini söylediğimde Leandro'da da aynısının olduğunu ama ona erkeklerin gitmediğini söyledi.E ne yapayım sustum.Leandro arkadaşımız da 23 yaşında mühendislik okuyormuş falan böyle biriydi işte.Onlar ayrıldılar Bengi'yle öyle konuşuyorduk ki bir anda biri bengi nin yanına oturdu ve garip hareketler sergilemeye başladı.Bengi kaydıkça yanaştı , kaydıkça yanaştı.Kafa herifte 1500ü geçmiş.Uzaklaştıkça geldi.Hayır inanılmaz da eğlenceli bi tip aptal aptal konuşuyor falan.Dans etmeye çalışıyor beceremiyor falan böyle.Bir de kareli gömlekli miz var ki gittiğimiz her yerde aynı gömlekle karşılaştık!Bengi'nin kankası.İstisnasız her yerde kareli gömleğiyle karşımıza çıktı.Hep aynı şekilde,o elinde içkisiyle dolanırken biz bir yere çöreklenmiş oturuyorduk o da bize biraz canlanın,gülümseyin,neyiniz var sizin diyordu.Fix.Viyanalımız var bir tane.Allahım özene bezene yaratmıştı 1001 kere maşallah! Sonra günlerden bir gün salsa gecesine gittik.Bengi'nin yanında bi sağa bi sola kendi çapımda oynuyorum.Aynı zamanda klübün kendi dansçılarından birinin maşallahı var onu izliyorum.Artık izlemek mi dersin içine düşmek mi dersin bilemem.Siyahi arkadaşımız gördüğüm en iyi dansçıydı.Çokta yakışıklıydı orası da ayrı yani yanlış anlamayın dansına bakarken fark ettim sadece yani başka hiç bir şey yok.(Yersen) Derken oranın dansçılarından bir diğeri geldi dans etmeye.Mısır'lıymış.Adı neydi şuan hatırlamıyorum ama halis muhlis Türk ismiydi.Allahım ne eğlendim ,adamın tipi eğlenceliydi zaten rasta saçları garip kıyafetiyle.Geldi müzikle alakasız şekilde dans ettik.Bengi'yi dansa kaldırma çabalarında bulunduk.Bana mısın demedi.O sırada Ali adında bir arkadaşla Türkiye'nin AB ilişkilerini konuşuyordu.(Hayır şaka değil) Böyle arkadaşlar edindik her şey o kadar güzeldi ki.Holly dünyanın en efsane hatunuydu.Öyle böyle değil.Oğlu Sonny desen 4 yaşında ama 12 yaşındaki bir çocuğun görünümü ve zekasına sahipti.Bengi bile sevdi yani öyle düşünün!
Ve yine günlerden bir gün Bengi'yle dururken masaya elinde içkileriyle 2 tip geldi.Gelişlerinden belli Türk'ler.Böyle bi ''hatun düşürme'' modu.Bi yılan bakışlar.Elin Leandro'su gülümseyerek hey is everything allright? diyerek gelirken bu tek kaşı kaldırmış kendini ultra yakışıklı efendime söyliyim bir prens zannedercesine gelip sapık gibi gözlerini dikip içkisini içmeye başlıyo.Gözler tabikide surata bakmıyor,farklı yerleri inceliyor.Senin allah belanı versin!Yine sinirlendim neyse sakinim efendim.Önce bi tipine,kafana sürdüğün 1 şişe jöleye bak e be gerizekalı!Neyse bengi'yle diğer taraflara bakınırken bangır bangır müziğin arasından şunları duyduk ''kanka sağdaki senin soldaki benim''. İşte lafın bittiği noktadayız sevgili okurlar.Ulan mal,ulan gerizekalı karpuz mu paylaşıyosun?Orda Leandro'lar Miguel'ler Maxime'ler varken senin 2 kova jöleli saçına mı bakıcam ben acaba?Abimdeki ego hiç bir şeyde yok!İnanmış sağdaki onun.Konuştukça konuşuyorlar geliyorlar bi dans etme çabaları , bi gözgöze gelme çabası.Sırtımızı döndük bu sefer karşımıza geçip bi hareketler bişeyler.Bu arada hala anlamadılar türkçe konuşmaya da devam.Mal mısın evladım?En sonunda kovduk gittiler.Hayır sanki biz megan fox ve adriana lima ikilisiyiz orası da ayrı ama yapışılmaz bu kadar efendim! :D Biz şanslıyız gidiyorlar kızları ellemeye çalışıyorlar aptal aptal işlere karışıyorlar.
Arap'lar da bu tarz insanlara sahip genel olarak.1 kişi hariç : Ali! Ali Hakami! Allahım nasıl tonton bir çocuk size anlatamam.Elimde telefonla uğraşırken utana sıkıla yanıma gelip internetim olup olmadığını , şarjının bittiğini ve sorun olmazsa otobüs saatlerine benim telefonumdan bakıp bakamayacağını sordu.Dedim al canım senin gibisine feda olsun.Baktı teşekkür etti gitti.Sonra geri geldi tekrar teşekkür etti ve adımı sordu.Sonra konuşmaya başladık Dubai'de yaşıyormuş mimarlık okumaya başlayacakmış 6 kardeşlermiş.Hepiniz buldun şeyhin oğlunu çakal muhabbeti yapıyosunuz şimdi dimi?Neyssse sonra konuştuk baya falan yine ülkelerden , istanbul'u sordu anlattım.Sonra facebooktan eklemiş.Hala da konuşuyoruz orda tanıştığım en sevdiğim arkadaşlarımdan.Çokta kibar kendisi.O kadar kibar ki orda hastalandığımda bunun yağmurun altında kaldığımdan olduğunu,istersem bana araba alabileceğini söyleyecek kadar.Öyle böyle kibar değil yani ,canım Ali ya.
Gelelim sınıf arkadaşlarıma.Başta Maxime ,benim canım sınıf arkadaşım.Normalde fransızlara hiç sempatim yoktur hatta pekte hoşlanmam ama bu çocuk çok başka.Allahım çocuğun suratından iyilik akıyor.Sınıfta Sercan dışında bu kadar iyi anlaşabildiğim biri yoktu.Gerçi sonra sınıflar karıştı Cecilie Hector Gonzalo ve Miguel de eklendi bu listeye.Sercan arkadaşımız da ODTÜ de endüstri mühendisliği okuyor.(OOooOooOoO efekti evet) Adamım ya çok komik çocuk çok iyi çocuk ailecek severek izliyoruz.O o olmasa o sınıf çekilmezdi.Maxime ve Cecilie bana fransızları sevdirdi.İnanılmaz canayakınlar,onları çok özlüyorum.Hector ispanyol
Sabaha karşı kızlar kendilerinden geçmiş yaka paça bir yana gitmiş bir vaziyette sokakta bir sağa bir sola yürürken o karanlıkta her yer bomboşken 1 kişi dönüpte bakmıyor arkadaş.Tek bir kişi dönüp bakmıyor ama kızların her yer ortalıkta.Tenezzül bile etmiyorlar ağzımız açık izledik.Bizde sokakta kızlar öyle yürüyecek?Hah.Bizim buralarda ''dekolte giyen kadın tecavüzü hak eder.'' Dekolte bile yok yani.
Neyse bir diğer dikkatimizi çeken nokta: çok kibarlar.İnanılmaz.Bir kere otobüste tek kapı var.İstanbul'a tek kapılı otobüs koy bakıyım noluyor
.Ben inicem lan
yol ver lan binicem
Lan deme lan bana!
Sen kimsin lan?
Gelsene lan buraya sen!
Şekil 1A mesela yani.Adamlar aşmış önce inicekler iniyor sonra binecekler biniyor.Köpekler de binebiliyor.Sokakta 1 tane köpeği geçtim kedi bile yok.1 ayda 2 tane kedi gördüm onlar da evin bahçesindeydi.Otobüs şöförleri ve çöpçülerine aşık oldum.Bildiğin aşık oldum inanılmaz yakışıklılar abi!65 yaşındaki amcam kaşında piercingi parmağında üstünde DAD yazılı yüzüğü kolundaki devasa dövmeleriyle otobüs şöförlüğü yapıyor.Ben daha ne isterim?Gözüm gönlüm açıldı.Bu 1 tane falan değil hepsi ayrı bir cool.85 yaşındaki dedemin kolunda dövme var falan.Her otobüsten inerken teşekkür ediyorlar şöföre.Yeaarim yeaarim yeaarim.Biz de etsen yazık hasta heralde demezlerse neyim.
Birbirlerine saygıları var insanların.Gaylere,lezbiyenlere duydukları saygı ayrıca dikkatimi çekti.Devlet hastanesinin üstünde union jack'in yanında onların simgesi olan gökkuşağı bayrağı var mesela.Bildiğin devlet hastanesi.Bizim bulunduğumuz zamanda gay şenlikleri yapılmıştı.3 gün 2 gece sürdü.O kadar güzeldi ki!Kimse garipsemiyor , gay olmayanlar bile bayraklarını tişörtlerini almış her yer tıklım tıklım,inanılmaz güzel bir karnavaldı.Herkes almış çoluk çocuğu kaptığı gibi gelmişti.Rengarenk çılgın kıyafetler,delicesine makyajlar.Her yer rengarenkti.Geçit töreni yapıldı,devlet araçları da süslenmiş bir şekilde geçti.Gerçekten harika bir deneyim olmuştu.
Sonra son günler geldi çattı.Acı içinde kıvranıyorduk.Müthiş 1 ay sona gelmişti.Ailemize eşyalar almaya falan gidiyorduk son o kadar yakındı yani.Berkay'a hard rock cafe tişörtü,seyf'e bira pompası teyzeme mug ve buzdolabı mıknatısı babam ve hocalara parfüm odur budur şudur derken onlar da bitti.Meğerse sonny biz gidiceğimiz için ağlamış.Çoktan unutmuştur şuan herhalde.Bavulları topladık havaalanı yolunu tuttuk.Uçağa bindik.1 UÇAK DOLUSU ERGEN. El bagajları eşşek ölüsü gibi her birinde 3er tane var,allahım yerleştir babam yerleştir bitmedi.Ki zaten birleştiremediler.Biri ters koyuyo biri dik koymakta ısrarcı biri kapağı kapatamıyo öteki kapağı açamıyor resmen 1 uçak dolusu moron yani.Dehşet içinde izledik bengiyle.Gözlerimiz fal taşı gibi açılmıştı.Yerlerini bulamıyorlar,oturamıyorlar.Hayır biletinin üstünde koltuğun,koltukların üstünde harfler var,bunun neresi bu kadar zor olabilir açıklar mısınız?Mal mısın evladım diyesimiz geldi,diyemedik.Bağırış , çağırış içerisinde uçtuk onca yolu.Uçak indiğinde ıslıklar bağırmalar aptal aptal hareketler.Tam o sırada önümüzdeki kızdan bir ses yükseldi ''yhaaaa yalnız umarım havaş gelieeeer,çelebiye hayatta binmeeeğğğm!'' ULAN MAL,GERİZEKALI BEYİNSİZ NE HAVAŞI NE ÇELEBİSİ İNGİLTEREDEN DÖNMÜŞÜM ZATEN ÜZGÜNÜM ÖLDÜRÜRÜM KIZIM SENİ !?(/y&'(/%'&%&!+ dememek için kendimizi o kadar tuttuk o kadar tuttuk ki Bengi'yle.Gülme krizine girdik.Ama nasıl gülüyoruz,yanımızdaki adam da neye güldüğümüzü anladı o da gülmeye başladı.O an işte o an Bengi'yle aynı uçakla geri dönelim dedik.Her şeyimizi verirdik o sırada ne var ne yok.O sinir harbini yine yaşadım.
Müthiş bir deneyimdi,kursağımızda kalan çok şey oldu.Mesela Muse konserini bize çok çok uzak olmasından dolayı kaçırdık,Morrisey konseri kaçtı.Adele konseri yakalayamadık.Example konseri biz döndükten 2 gün sonraydı.Bunlar baya içimizde kaldı ama her şeye rağmen çok çok güzeldi.İşte tüm bu sebeplerden oraya hasret kaldım.
Yani anlayacağınız ben ingiltere'yi brighton'ı inanılmaz özledim.Beni oraya geri yollayın bir daha da dönmeyeyim.Hepimiz mutlu olalım.
Not: Evet şimdiye kadar ki en uzun yazımı yazdım.Yollayın beni oraya !()/''(/%&/+!&+
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder